actrice ahenk altin anadolu ataturk baby bayrak bébé beyaz blanc cceurs cicek
Rubriques
>> Toutes les rubriques <<
· =GRAFİKLERİM ==>öncelikli (948)
· SÖZLER (271)
· SERBEST ÇALIŞMALARIM. (539)
· "KUR'AN DiYOR Ki ; (129)
· KARAKALEM RESİMLERİM (162)
· DEYiŞ & NEFES & SEMAH & iLAHi & TÜRKÜ (133)
· ZEMINI ALTIN SARISI OLAN CALISMALAR (275)
· DESEN TUBELER (597)
· SAKLI BAHÇE (241)
· =T U T O R i A L S ==>öncelikli (212)
· Karakalem manzara resimleri
· Yunus EMRE den
· PADİŞAH FATİH SULTAN MEHMET HAN VE DERS ALINASI SÖZLERİ
· Yunus EMRE den
· Yunus EMRE den
· Yunus Emre & "Eğer Aşkı Seversen" Ve İlaveten.
· (Turkce)Tesekkur ederim 2
· Turnalar
· Hiç Dikkat Ettiniz mi ?
· Ben Gelmedim Dava için
· *ATATÜRK RESİMLERİ*
· SEMAH VE DEYİŞ
· İncitme - Alvarlı Efe Hazretleri
· Bana Seni Gerek Seni
· KızKulesi-İstanbul
Date de création : 14.08.2013
Dernière mise à jour :
07.02.2023
7572 articles
Ankara'ya zaferinle döndün. Meclis sürekli alkışlar içinde sana müşirlik rütbesini ve gazilik unvanını verdi. Sakarya meydanında nasıl üzerinde asker rütbesi yok idiyse Meclis kürsüsüne çıktığında da üzerinde üniforman yoktu. Fakat muzaffer adamdın. Şanlı yüzün, rahat vicdanın, vekarlı sözün vardı!..
Sakarya'nın manasını, süresini ve önemini Meclis'e açıklayan duygulu nutkunu söylediğin gün de üzerinde üniforman yoktu... Esasen, sen meslekten yetişme sahici mareşal olduğun halde teşri kürsüsünde bir defa bile üniformanla görünmedin. Demek ki kendin olmak rütbesi senin gözünde her rütbeden üstündü! Bunun böyle olduğunu zaten daha milli hareketin başlangıcında zarif üniformanı, sırma apoletlerini üzerinden çıkarıp, kendi tabirinle: ''simple citoyen'' olmakla da göstermiştin.
Derne çöllerinden, Balkan dağlarından, Çanakkale sırtlarından beri her birini bir mertlik meydanında gördüğün hizmete ve başardığın kazanca karşılık aldığın rütbelerin izlerini taşıyan üniformanı işte yeniden, fakat şimdi artık askerlik mesleğinin en yüksek rütbe işaretini taşıyacak bir üstünlükle giyecektin...
Sana üniforma dikmek için şehirden köşke terzi gelmişti. Fakat bu kere ceketinin omzuna apolet gibi değil; sadece yakasına, bütün o zamana kadara konmuş müşirlik işaretlerinden büsbütün ayrı bir işaret konuyordu. Bu, defne yapraklarından sırma bir çerçevenin orta yerinde parlayan bir tek iri yıldızdı...
''Sine-i millette ferd-i millet'' olarak millet davasına girişen büyük adam! işte, muzaffer millet ordusunun mareşal başkumandanı olmuştun... Sana verilen bu yeni rütbenin ve unvanın senin gözünde en gerçek değeri, Babıâli hükümetince Sana reva görülmüş feci yanlışlığı milletinin kadirbilirlikle düzeltmiş ve askeri disiplin bakımından millet ordusunun başında meşru ve kanuni bir başkumandan üniforması ile bulundurmayı sağlamış olması idi. Bu rütbe ve bu unvan seni ve vazifeni dünya nazarında işte böylece meşrulaştırmış oluyordu... Fakat senin yüzünde bütün sırmaların ve yıldızların ışığını aşan bir güneş parıltısı vardı. Çankaya'nın yollarında alelade maddi bir insan gibi geçerken bile gözlere, anıtlaşmış bir ölümsüz kahramanın timsali tarihin içinden geçiyor; ve yeryüzünün Çankaya tepesine değil, ülkünün doruğuna çıkıyor gibi yükseliyor görünüyordun!
Sen, milletin mareşaliydin. Öyle iken bu üniformanı bile Mudanya Mütarekesi imzalandığı gün üzerinden çıkardın. Onu, Ankara'da bir manevrayı idare etmek, foto İbrahim Süreyya'nın asker üniformanla bir resmini çıkarmak için senden ricada bulunması gibi bir-iki vesileden başka ömrünün sonuna kadar, benim bildiğime göre, hemen hemen hiçbir daha giymedin!
Hiçbir törende, mareşalliğini teşhir etmedin!.. Seni sevenlerden bazıları cumhuriyetin onuncu yıl bayramında nutkunu söyleyeceğin gün halka üniformanla görünmeni çok rica etmişlerdi! Üniformanın sana pek yakıştığını ve milletin de hoşuna gideceğini söylemişlerdi.
- ''Ne münasebet! Ben tekaüd olmuş bir askerim... Üniforma nasıl giyebilirim!'' diye cevap verdin.
O gün, üzerinde siyah geniş pelerininle, zarif ''frak''ın vardı. Bir de göğsünde sadece yeşil, kırmızı kurdeleli istiklal madalyan...
Sen şatafat gösterisiyle ün kazanmayı beklemekten o kadar uzak bir ciddi ve mantıklı adamdın ki!.. Başbuğuluk, önderlik senin özünde ve sözünde idi; rütbende ve sırmanda değil! Fakat, onları takıp takıştıracak olduğunda onlar bile senin üzerinde ve senin sayende imrenilecek birer mana alırlardı! Çünkü sen başkalarında olağan gibi duran her şeye olağanüstülük sağlayacak yaratılışta bir adamdın. Rütbe: seninle rütbe; makam, seninle makam; mekân, seninle mekân oluyordu! Öyle gerçekten bir büyük adamdın sen!..
Güz'ü
Zafer olunca ruhların, ağaçların, kuşların sesi, havanın rengi değişmişti. Ruha yeni bir öz yürüyordu. Etraftaki sonbahar, içlerde açmış o ilkbahar neşesi karşısında yanlışlıkla böyle solgun görünüyor sanılırdı. Gönülden öyle bir hız taşmakta idi ki, elde olsa, insanın şu güzü değiştirip ilkbaharı yeniden başlatacağı geliyordu...
Daha gerilere doğru yola çıkarılmış aileler, ağırlıklar ve ev bark Çankaya'ya dönmeye başlamıştı. Ankara, sessizliğine dönmüştü... Düşman kırılmış ve gerilemişti. Gönüller feraha çıkmıştı. Fakat işler bitmemişti. Gündüzlü geceli çalışmalar gene eskisi gibi, hep o manzaranın içinde öyle sürüp gidiyordu...